20 Aralık 2012 Perşembe

Güne Başlarken : 5

Az soluklanmış bir mektup, odadaki tüm havayı emmiş bir zarf ve nefes bekleyen bir insan... İnanmaya, inandırılmaya ihtiyaç duyan bir insan... Nefes verecek sözler gerek artık oraya... Dayanıksız sözlere olan tüm yollar kapatılmış... Geçilemez... Bir zarf, bir kağıt... Sebebi onlar... Sözcükler artık yol almaz... Geçer gider bir çocuk ömrü üzerinden...

Güne Başlarken : 4

Kitabın rastgele bir sayfasını açıyorum. Sohbeti her zaman o başlatıyor. Ben dinliyorum. Düşünüyorum. Düşüncelerim cevap kabul ediliyor. Elimde bir el hissediyor. Sakin, anlayışlı bir el... Şimdi üç kişiyiz. Artık yalnızca sayfalar konuşuyor. Biz dinliyoruz. Nelere değinmiyor ki? Başlangıca, yüreğimizi kaplayan acıya, bilinmezden yola çıkılan noktaya, canlının evrimine, ilk ışığa,mutlu olmak için sevmek gerektiğine, bir ömür boyu söyleyememeye söyleyeceğini, mesafaleri kısaltamamaya en sevdiğinle, barışmaya, şüpheye, iradeye, örselenmiş çocuk yüreklerine, öfkeye, acımasızlığa, çocuksu zalimliğe, ilk aşka, kaybolmuşluğa, doğum ve ölümün gerçekliğine, acımaya, ifade etmeye, yok olmaya ve yok olsak da hep yaşıyor olmaya... İnsanın haritasına bir melodiye dokunur gibi dokunuyor sözcükler. Geceden düşen paylar andaki ritimi artırıp herşey yapıyor. Kitap kapanıyor. Şimdi iki kişiyiz. Ellerimiz arasında irademizden çok daha güçlü bir bağ var. Artık ben o, o da benim. Ses yok. Konuşmuyoruz. Ne lüzumu var. Hem zaten dil neyi açıklar?

15 Aralık 2012 Cumartesi

Kahve Araları : 1

Soldurulmuş bir yaprak
Takılıyor bir bilinmeyene
Bilinmezliğe düşmek istercesine
Sığınmış bir sokağa
Ait olduğu iki sayfa arasından çok uzakta
Oda durmuyor yerinde
Bir nefeste
"Peki şimdi sen nereye?"

Güne Başlarken : 3

Hayır... Kapanıyor gözlerim... İki insan... Sessizlik... Yaklaşıyorlar. Onlar yaklaştıkça ben daha fazla düşüyorum uykuma. Kaçış yok. İki insan... Yaklaşıyorlar. Kan giysileri yakıştırmışlar birbirine. Elleri dolu... Aydınlıktaki kalem, karanlıktaki bıçak... Yaklaşıyorlar. Kaçış yok. İki sivri uç ellerde. Biri kalem, biri bıçak... İlki sabırlı, diğeri cesur... Korkuyorum. Işık istiyorum. Uyanmak istiyorum. Niye hep uyanmak istiyorum... Düşüyorum uykuya en baştan... Hayır... Kapanıyor gözlerim... Yalnızca iki insan... En baştan...

Güne Başlarken : 2

Şehir kalabalık... Gözyaşı... Yas var... Toplumsal yas... Kalabalık... Hep kalabalık olur ama insan yok... Gözyaşı... Kalabalık ama insan yok... İnsanın yazacağı insan yok... Toprak... Ağlıyorlar, taşıyorlar, gömüyorlar... İnsan... Tek insan gülüyor... Görüyor... Toprak... Beden gömülüyor. Gömülmeyen bedenlerden sesler çıkıyor. Sesler... Bazen tezahüratlar... Biri gülüyor... Gömülmeyen bedenlere gülüyor. Görüyor. Görüyor. Görüyor... Anlatamıyor... İnsan yok...

Güne Başlarken : 1

Biri sarı, diğeri siyah... Aynı anda açıyorum. Çok önce yazılmış ikisi de.. Kurumuş mürekkep çözünerek akıyor ılık ılık insanın içine yeniden... Boş sayfalar... Hüzün simgesi insana... Bir cümle yazıyorum... Yıllar sonra okumak için yada yeniden... Kapanırken yedi kat yukarıya yükseliyor sesler.. Bir alkış, belki de çığırtı... O yüzden bir cümle yazmak geldi içimden..

Kabil'i Aldım Habil Oldu Yanımda



       Kendimin sığabileceği kadar bir dünya kurdum kendime. Tüm kavramlarını eşleştirdim içimde. Anlamsız yazılar. Yarım cümleler. Üç noktalar. Sapsarı, yazılı bir dünya. Kimsenin görmediği bir biçimde tüm ayrıntılar. Dünyayı sırtında değil yanında taşıyan bir Atlas. Benim o... 

        Hayır Kabil bu dünyada dolaşmak zorunda değilsin. Zaten cezanı da çektin sen. Senin dünyanda değişti herşey. Kabiller çoğaldı, İbrahimlerde öyle. Tek farkla. İbrahim de katil oldu bu kez. Gökten koyun inmedi bir daha o günden sonra. Dünyayı kuran da sıkıldı sanırım bu işlerden. Bu günlerde part-time müslümanlıkta moda. Bilemiyorum. İlgilenmiyorum da. Benim ki farklı bir dünya nasıl olsa. 
Hayır Kabil içeri alamam seni. Kendimin sığabileceği kadar bir dünya bu. Sen kaybolursun. İçerisi labirent. Ben inşa ettim hepsini. Anlamasınlar, giremesinler diye içeri, kapı önünden konuşuyorum insanlarla. Bayraklı kapı. Devlet dairesi gibi. Sen bilmezsin. Kapatıyorum artık.

      Sen kısa bir hikaye olacaksın  bu evrende. Bir de kendimle konuşmalarımı görebilseydin... Bir roman... Hiç bitmeyen sonlarla devam eden... Noktayı da almadım bu yüzden içeri... Bitirmesin diye herşeyi...